24 Aralık 2008 Çarşamba

Yakın ve Uzak



Yıllar önce en yakınımdın, sonra yıllarca hep uzak. 5 yıl kadar işte. En yakınım en uzağımda kulaklarımı çınlattın hep. Çok arattı seni gelenler de gidenler de. Senden de çalmışlar parça parça benden de birçok şeyi. Ve hatta senelerimizden de. Birbirimizi arıyorken uzak düşmüşüz, öyle ki yanlış yönlere doğru yürümüşüz. Yakınım, baya uzak düşmüşüz dönüp baktığımızda. Şimdi yine bir veda ritüeliyle ve döneceğine dair umutla tekrar uzaksın yakınım. Böyle olsa da bunca zaman sonra tekerrür eden mahrumiyeti kabullenemiyorum ben. Özlemek? Var elbette, en şiddetlisinden. Kovalıyorum günleri ve yakınlaşmıyor uzak. Yakınım uzak, uzakta yakınım. Ben onca yılın özlemini giderememiştim halbuki...

19 Aralık 2008 Cuma

geçmiş zaman

geçmişler biriktirdim hep bu yaşa kadar. her birinin geçmişini ruhuma işledim. şimdi eski sevgililerim aklıma geliyor da bir bir... geçmişlerinizmiş teker teker sizi benden ayrı koyan. geçmişlerinizden yarattığım bir geçmiş olmuş hayatımda sizden arta kalan.
hepiniz cehennemdesiniz benim gibi. görüyorum. ben de yanıyorum, sen de, o da, diğeri de, öteki de, beriki de. yanıyor herkes.
bir kişinin gözyaşı yetmiyor sönmeye, ağlıyor herkes bir gün söneriz ümidiyle.

nedennoktalardansonrabüyükharflebaşlamadın*
şifttuşunabasacakmecalimyok.

7 Aralık 2008 Pazar

Ağrı

Masanın bir ucunda elimde sigarayla eşlik ediyorum işte. Çok güzel muhabbetler ediliyor ve hepsine dahil oluyorum. Karşıdan da bakıyorum kendime, nasıl yalnız ve biçare bir yüz ifadesi bu? Kalabalıklar içinde hissedilen yalnızlık böyle bir şey galiba. Gülücükler saçarken içimdeki kahır dolu sesleri hiçkimsenin duymaması...
Her kahkahada içli bir yakarış seziyorum kendi sesimde. Bir yandan da bana bakan gözlerden kestirmeye çalışıyorum anlaşılıyor mu acaba diye. Sonra rahatlıyor içim, bu ironiye sadece ben tanık olduğum için. Masanın altında not defterime bunları yazdığımın farkında herkes. Yine de hiçbiri, aramıza yeni katılan arkadaşı selamlamak üzere bir süre harekete geçmiyor o an. Ve elimdeki not defterine yazdıklarımı merak edip okumaya da yeltenmiyor hiç kimse. Bir iki dakikalık bu durağan atmosferden çıkar çıkmaz kalemimi ve not defterimi çantama yerleştirirken yeni gelen arkadaşı ilk ben selamlıyorum. Sonra hepimiz oturuyoruz, bir süre sessizce. Yazarken sesli mi düşündüm diye şüpheye düştüğüm anda masanın diğer ucundaki arkadaşımla göz göze geliyoruz ve diyor ki: "Birkaç yazını okudum ve gerçekten güzel yazıyorsun. " Yanaklarımdan tüm vücuduma yayılan bir karıncalaşma hissediyorum ve boğuk bir sesle nazikçe teşekkür ediyorum. Sonra plan ve projeler yatırılıyor masaya ve kararlar alınıyor bir yandan. Beynimin içindeki inlemeler ve boğazımdaki düğümler ertelenmek üzere yerleşiyor çekmecelerimden birine. Ertelediğim birçok şeye ait yığının tepesinde yerlerini alıyorlar.
Odama geçip yüzümü yastığa gömdüğümde nefessiz duruyorum bir süre. Bu sefer ıslatmıyor gözlerim yastığımı ve herşey yerli yerinde hala. Bu ağrı hiç kesilmiyor.