7 Aralık 2008 Pazar

Ağrı

Masanın bir ucunda elimde sigarayla eşlik ediyorum işte. Çok güzel muhabbetler ediliyor ve hepsine dahil oluyorum. Karşıdan da bakıyorum kendime, nasıl yalnız ve biçare bir yüz ifadesi bu? Kalabalıklar içinde hissedilen yalnızlık böyle bir şey galiba. Gülücükler saçarken içimdeki kahır dolu sesleri hiçkimsenin duymaması...
Her kahkahada içli bir yakarış seziyorum kendi sesimde. Bir yandan da bana bakan gözlerden kestirmeye çalışıyorum anlaşılıyor mu acaba diye. Sonra rahatlıyor içim, bu ironiye sadece ben tanık olduğum için. Masanın altında not defterime bunları yazdığımın farkında herkes. Yine de hiçbiri, aramıza yeni katılan arkadaşı selamlamak üzere bir süre harekete geçmiyor o an. Ve elimdeki not defterine yazdıklarımı merak edip okumaya da yeltenmiyor hiç kimse. Bir iki dakikalık bu durağan atmosferden çıkar çıkmaz kalemimi ve not defterimi çantama yerleştirirken yeni gelen arkadaşı ilk ben selamlıyorum. Sonra hepimiz oturuyoruz, bir süre sessizce. Yazarken sesli mi düşündüm diye şüpheye düştüğüm anda masanın diğer ucundaki arkadaşımla göz göze geliyoruz ve diyor ki: "Birkaç yazını okudum ve gerçekten güzel yazıyorsun. " Yanaklarımdan tüm vücuduma yayılan bir karıncalaşma hissediyorum ve boğuk bir sesle nazikçe teşekkür ediyorum. Sonra plan ve projeler yatırılıyor masaya ve kararlar alınıyor bir yandan. Beynimin içindeki inlemeler ve boğazımdaki düğümler ertelenmek üzere yerleşiyor çekmecelerimden birine. Ertelediğim birçok şeye ait yığının tepesinde yerlerini alıyorlar.
Odama geçip yüzümü yastığa gömdüğümde nefessiz duruyorum bir süre. Bu sefer ıslatmıyor gözlerim yastığımı ve herşey yerli yerinde hala. Bu ağrı hiç kesilmiyor.

Hiç yorum yok: