1 Haziran 2009 Pazartesi

Bir Şeyler Kalmış Olmalı

Hava yeni karardığı zaman.
Tırnaklarımın içinde hücrelerin var.
İçimden kazıyarak attım seni.
İçim acıdı.
Kokun hala tırnak aralarımdaydı.
Beynimdeki konuşmalarımızdan oluşan dizelerden kurtuluşun
bir yolu olmalı.
Biraz sonra binip gideceğin otobüse seni uğurladıktan sonra
boynumu lastiğin önüne koyacağım.
Kopuversin kafatasım.
İçimde ayrı, beynimde ayrı bitmek zorunda kalmazsın o zaman.
Hafif bir sarsılırsın yolcu koltuğunda.
"Tekerleğin altında bir şeyler kalmış olmalı.." diye söylenerek.
Sonra o saatler sürecek yolculukta,
düş yansımalı camda kendi donuk gözlerine bakıp
"Bir şeyler kalmış olmalı..." diye tekrar ederken o cümleyi
şehirlerce uzakta,
defalarca hatta,
içine akıtmalısın gözyaşlarını.

Terminalde bıraktığın gibi hâlâ,
kavuşurken ağlayıp vedalaşırken gülümsemiş bir suret,
ayrıldıktan sonra sevişmiş bir beden,
koptuktan sonra bağımlılaşan bir ruh gibi

-- Bir şeyler kalmış olmalı.--

(tekerleğin altında)

Hiç yorum yok: